4 Aralık 2012 Salı

Boardwalk Empire



Henüz ergenliğinde uğradığı tecavüzün meyvesi olan oğluyla platonik ensest aşk yaşayan kadın oğlunun -ya da aşık olduğu adamın - ölümünü nasıl kabullenebilir?
Uzun süre oğlunun yolunu bekler... taa ki bir gün sokakta oğluna çok benzeyen birini görünceye kadar. Gidip o genç adamla tanışır. Adamı evine davet edip sevişir.  Adama Kendi oğlunun ismiyle hitab eder. Sebebi sorulunca öyle bir tanıdığım vardı der.
“ve o bir kraldı...”
Ama sevişmelerinde bir tuhaflık vardır. Ara ara bir annenin çocuğuna davrandığı gibi davranır. O sevişmede cinsellik ağır basmaz. Libido ön planda değildir. Kadın genç adamın başını okşar. Küvete koyup yıkar en son.
Sonra ne yapar biliyor musunuz?
Genç adam küvette iyice geveşmişken kadın onu öldürür ve boynuna oğlunun kolyesini takar. Oğlunun öldüğünü böyle kabullenir.
Boardwalk Empire bu tarz anlatımı sık sık tercih ediyor. İyi bir yapımla kötü bir yapımın arasındaki farkı da bu belirliyor zira sinema (diziler de eklenebilir) hayal gücünü görselleştirme sanatıdır bence.  Başka bir şey değil.
O kadının oğlunun ölümünü kabullenemediği bir cümleyle de anlatılabilirdi lakin iki bölüm boyunca o son sahneye varmak için inceden inceye işlenmiş bu ufak hikaye olmasaydı bu kabullenemeyiş yeterince etkili anlatlabilir miydi? Ya da biz bu kadar özümseyebilir miyidik?
Boardwalk Empire temelde bir mafya dizisi ama sanırım mafyayla igili çekilmiş en az silah kullanılan dizilerden biri. Karakterleri tanıtmada o kadar usta ki dizideki en önemsiz gibi görünen karakterle bile ilgili bir fikiniz oluşuyor. Zorlasanız zikriniz de oluşur.
Kimin nasıl bir insan olduğunu, nasıl bir durumda ondan nasıl bir hareket bekleneceğini bilinçaltınıza işliyor böylece. Klasik Türk dizileriyle en büyük farkı da burda oluşuyor.
Bizim dizilerimizde merak unsuru oluşturmada ciddi sorunlar var. Hatta anlayışın temelindeki sorun da dizinin bekasını sadece merak unsuruna bağlamak.  Her bölüm sonuna izleyicinin kafasına sert bir soru sokmaya çalışır...
“babası yakalayacak mı onları?”
“karşılaşacaklar mı?”
“itiraf edecek mi?”
...gibi sorular bizim dizilerin olmazsa olmazı.
Ama şöyle bir sorun var. Bu merak unsuruna aşırı odaklanan bir senaristin bir bütün olan bir yapıma yeterince dengeli zaman ayırmasını beklemek fazla iyimser bir tutum olmaz mı?
Yani amiyane tabirle her bölüm olay örgüsünde meraka, heyecana sebebiyet vermek için sahneleri ona göre yazıp o meraka kılıf hazırlamak senaristin diğer konulara yüzeysel yaklaşmasına sebep oluyor. Hal böyleyken bir karakter çizemiyor senarist.
Örneğin “yakalanacaklar mı?” sorusunu izleyicinin kafasına zerk etmek için karakterlere normalde yapmayacakları bir şey yaptırır ve yaptıkları tutarsız davranız yüzünden bir plot oluşturup merak unsuru oluşturur.
Evet merak oluştu ama izleyicinin bilinçaltında karakterin devamlığı yok edildi. Bu durumda bizim dizilerde nadiren gerçekçi karakter görürsünüz zira karakterler kendi kişiliklerine göre değil hikayenin hatta sahnenin gerektirdiği şekilde davranırlar. Böylece karakterler sürreal olur ve izledikten sonra düşündürüp böyle bir yazı yazdırmaz insana.
Not: İzlemeyenler için spoiler olacak ama yazının başında bahsettiğim sahneyi izleyedurun ben yazmaya devam edeyim...






Elimden gelse Türkiye’deki büyün yönetmen ve görüntü yönetmenlerine bu diziyi zorla izletirim. Olan bitene göre, karaktere göre sahne nasıl kurulur, ışık nasıl hazırlanır ders verir gibi gösteriliyor.


 Biraz da bazı oyunculardan bahsetmek istiyorum.
Michael Kenneth Williams - Chalky White




Kişisel fikrime göre dizi tarihinin en iyi ve en gerçekçi iki dizisinden biri olan (ilki OZ’dur benim için) The Wire dizisindeki  efsanevi Omar Little karakterinden bildiğim bir adam bu. Boardwalk Empire’da Siyahi bir lider. Fazla uzatmayıp bir sahnesini paylaşayım...

Bobby Cannavale - Gyp Rosetti



Bu adamı ilk kez gördüm ve oyunculuğuna hayran kalmamak imkansız. İçten içe mazoşist olup bunu dışarıya en sertinden sadiszm olarak yutturmaya çalışan bir manyak bundan daha iyi oynanamazdı.
Buyrun kendisini tanrıya atarlandığı sahneyle başbaşa bırakayım...



 Jack Huston- Richard Harrow


Dizideki favori karakterim. Yüzünün yarısı parçalanmış ve bu nedenle yaralı kısmı bir maskeyle kapatıyor. Dizideki en metanetli en çıkarsız hareket eden adam. Bazı bölümler hiç görünmamesine rağmen merakla bekletiyor kendini. Dizideki en yalnız adam. Bir çocuk için katliam yapacak kadar da yufka yürekli. Yaraları nedeniyle tıkanarak konuşuyor. Buyrunuz...


Efendim elimden geldiğince Boardwalk Empire dizisini anlattım ve kendisini şiddetle tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder